hicabi bey randevuevinde yanflüt çalar ve yan basarkene

çük: masum bir kısaltma olup, “çok ünlü kişi” demektir. vip’in türkçesi sayılabilir; neticede her “ünlü” “önemli”dir bu düzücü düzende, her önemlininse ünlü olması gerekmez. gelgelelim bir anlamı daha vardır bu sevimli ve küçümencik ve fakat boyundan büyük tilciğimizin: “reklamcı”. güzide sektörümüzün lugatimizi her nasılsa takip etme basiretini gösteren kısm-ı taifesinden birtakım kaba dokunmuş nidaları şimdiden işitir gibiyim, lâkin umrumu vestiyerde bıraktığımı beyan eylerim bu hususta usta.

reklamcı nedir seyircı? reklamcı, çüktür. yani, bizzat gözlerinle görmedikçe büyüklüğüne inanmama hakkının olduğu şeydir. üretir reklamcı, yani tenasül işleriyle iştigal eyler. ne üretir? olmayacak duaya amin dedirtme sihrini. sanal gerçek diyebileceğimiz oksimoronu. kapitalizmin taşağındaki mayi kütlesini. öyle de marifetli bi çüktür, kendi spermini bizatihi kendisi üretir. (şu metaforik şahlanışımıza biyologlar ne der bilmem ama pazar pazar evde pinekleyip buraya lugat maddesi yazmaya kalkarsan olacağı budur efendi.) biri metin bey’in jazzetta’sında, biri de ff’de olmak üzere iki muhterem şahsı (necdet şen ve bill hicks) şahit gösterirsek reklamcı taifemizin vicdanını güz fırtınasına tutulmuş ağaçlar gibi titretmiş olacağız, hele bi de konfüçyüs dedem (孔子) 2500 yıl öteden “üstün insan neyin doğru olduğunu anlar, bayağı insan ise neyin satacağını!” deyu ünledi mi yandı gülüm keten helva. chesterton dayımız da tüy diksin oldu olacak kırıldı nacak: “reklam, zenginlerin daha fazla para isteme biçimidir.” yetmediyse taa amarika’lardan hıdır bey kardeşimi imdada çağıralım da, kemalist estetik sorunsalı bağlamında size konuyu bi güzel irdeleyip ideolojik, sınıfsal, içtimai ve harsi istikametlere doğru at koştursun, bu pazarın taraf’ında.

reklamcı taifesinin kendi aralarındaki muhabbet de pek eğlenceli olup, mark twain amcam gayet veciz bir ifadeyle bu muhabbetlerin değişmez menüsü olan mesleki narsisizmi ete kemiğe büründürür: “doğru reklam sayesinde pek çok kü-çük şey büyütülmüştür.” (tireyi mahsus koymuş bulunduk sayın seyircı.)

örnek tümcemizi daha fazla bekletmeyelim gülhane parkında: “lugat müellifiniz reklamcıyı boşuna çük tilciğiyle taltif etmiyor; jerry seinfeld abüye öykünüyor, ‘lite kelimesini tanıtıyorum; light kelimesini % 20 daha az harfle yazmanın yeni yolu.diyerek malum taifeyle taşşak geçen abümüze yani.”

makalemizin başlığına gelince… hicabi bey genelevden de, piyanodan da sıkıldı anası! rutin dışına çıkmak bazen bünyeye iyi gelir binaenaleyh. neticede genelevin randevuevinden, yanflütün de piyanodan yedi farkını bana söyleyene koca bi reglamcılık külliyatını postalamazsam validem beni otoyol kenarında müşteri beklerkene zurna çalıyor zannetsin aq. (zurna: saksafonun yerli muadili.)

9 Yanıt

  1. Şimdi tabii son cümlemiz sorunlu biraz. Herif müşteri beklediğine göre demek ki o durumda müşterisiz, e öyleyse zurnayı nasıl çalıyor? Bunun içinden çıkabileceğimi sanmıyor, meseleyi siz kıymetli kariinin insaf ve ferasetine havale eyliyorum.

  2. Değerli Abim,
    Her ne denilecekse siz demişsiniz zati!
    Bize laf mı düşer ki?

  3. TV’de izlediim yegane san’atin icracisi olan reklamcilara bu sekilde giydirmeniz beni uzuor, alenen soyliim.

  4. Sevgili maksimov, benim de reklamcı olduğumu bilmiyor muydunuz yoksa?

  5. ilköğretim 3. sınıf hayat bilgisi dersinde reklamla ilgili bir konu var. tüketim alışkanlıklarıyla bağdaştırıyorlar falan filan. benim oğlanın öğretmeni konuşturmuş bunları azıcık. benimki demiş ki “onların hepsi yalan. çok güzel çikolata diyorlar, o kadar güzel değil. ucuz diyorlar, ucuz da değil. kandırıyorlar bizi.” sonra gelip gururla anlattı bana. “şu durumda o çikolataları istemiyorsun yani, aferin” dedim. “yok aslında, hepsi de yalancı değil canııım” dedi.

  6. Sevgili ecem, bendeniz yırtmış oluyor muyum acaba bu durumda, bi sorsanız?!

  7. siz, ben ve dahi birkaç eş dost torpilliyiz efenim, merak buyurmayınız.

  8. Eh, yırtmışız demek ki, negzel negzel!

  9. Eleştirel Günlük’ün ilgili yazısından bu yana düşündüğüm konuydu. Burada görünce, bir daha tazelendi…
    Sevgili Metin Dostum,

    “reklamcı nedir seyircı? reklamcı, çüktür.”

    bence de tam isabetli bir benzetme.

    Belge mi istiyorsunz?

    otomobil satmak (tanıtmak) için yanına bir kadın manken monte etme becerisi BU olmalı:)
    Reklamcılık bir “tanıtma sanatı” olarak, tanım sınırlarını aşmadan dursa iyi!
    Reklamcılığı, “kandırmak” olarak akıllara kazıyan şey, kişilerin iradelerinin zayıf tarafını kollama sanatı olarak sürmesi…..

Yorum bırakın