hicabi bey’in yumuşak g’si

akrostiş: insan ne kadar büyüse de çocuk kalır, en azından bazılarımız. akrostiş de bir büyümeyiş sanatıdır. “seviyom emme kimi / en datlu birini / nahal söylesem sanğa / ilk harflere bakın mı” şeklindeki iptidai kiçleri siktir ediniz, epey ilginç ve hoş akrostişler vardır hayatta. neyse, hafif abiniz büyük bir gazetecilik başarısı göstererek hicabi bey’in armutlu malt içeceği zıkkımlanırkene cızıktırdığı alfabetik akrostişli ve hece vezinli bir manzumesini ele geçirdi. ve madem ki bir lugate giremeyecek kelime yoktur, o halde araya sokuverelim bu vesileyle akrostiş tabir edilen oyuncaklı tilciği de. bugün zaten hava boktan, pisi pisine insanlar sele kapılıp gitmiş, içimiz sıkım sıkım sıkılıyor, passive ıı sultanımızın tabiriyle leila bir özge can olmuş, mecnun kendini keçiyollarına vurmuş, inek dağa kaçmış, çavdar teyzemiz gününü gün etmiş, gökten üç patates düşmüş, zaten gökten monica belluci yağsa bizim başımıza aydemir akbaş düşer anasını satayım, hımmm ne diyorduk, hiç olmazsa azıcık gönlümüz eğlenir. örnek tümcemize gelince, ne gerenk var, akrostişimiz ne güne duruyor:

aşk da zordur ilk mısra zorsa, tasanın ve kıvancın sepya gölgesi
baba yok anne yok idi, karda boranda koruyup kollayan kucak
cin şişeden çıkalı bin roman olmuş bin hikâye bin masal idi
çanları çalarken quasimodo neredeymiş yazılmış mıymış daha

divan mıymış kerevet mi tahtırevan mı sormayın söylemem size
ebe kaçıp gitmiş oyundan, ağaç bir bezemede sığıntı mı ne
filler tepişmiş otlar bürümüş kedisiz bahçeyi, tezer ki kuzey
galiba falezdi, uçurum, kitaplarından hatırlardı o bizi

(ğ ile başlar çığlık ve yalanlarım, bilecek misiniz)

haydan mı geldiniz huya mı gideceksiniz, düğün dümbeleksiniz
ışık pervanesiz yapamaz, sıyrıl aradan, dön karanlık adana
işte ada, bir ezan sesi uzakta, bir tanrı adı kadar yakın
jilet gibi keskin kıyısıyla gölünü kanatırsa da kanatsın

kasabana dön, karabasanınken kasabana dönüşmüş sonunda
leyli meccani yaşat gözlerini, bakımsız mutlu yeşillikler gör
memlekete dön, toprağa, orası yerin, olup olacağı rüzgâr
neresinden eserse ah orasından başlayan üşüyüp durmaya

odana dön, beşinci duvar her zaman vardır, orada, penceresiz
ödün bokuna karışsa da dön, hadi durma, introna mezürüne
pencerene dön, ki yerin orası, yeryüzüyle irtifa farkının
ruhlar çölünde gözlerimize dolanıp duran tersine-ılgımı

siyahları bir kuzgun kapmış, kalanlar kimbilir hangi atölyede
şehrin ıslak şiiri açmayı unuttuğumuz şemsiyede şimdi
tamtamları çalarken barbarlığımızın, sivriltmeli kalemleri
ufukta yeldeğirmenleriyle gözüken donkişot’un şerefine

üzüm yerken lale müldür ki unuttuğunuz şairdi, kaçtı bağcı
ve bağlar tarlalar fundalıklar yoksun kaldı eğretilemelerden
yabanıllar yazıyı keşfetmemişti, ateşi, sözü ve saymayı
zümrüt, safir, yakut… taşlar nerende ağır, hangi gözünde değerli

79 Yanıt

  1. Lan durup dururken font niye değişti? Allah Allah…

  2. Yaa Hafif Abi, bu nasıl hafiflik? Sizi okuyup okuyup hüzünleniyoruum.

  3. üstat yeni bir uslup, yeni bir tarz olmus bu yeni kondu….gecenlerde sezdiydim ama gec kalmisim uyanmakta….kalin kafa neylersin…hayirli ugurlu ola, agrisiz sizisiz yazi olmaz ya, agrilara sizilara iyi gele her söz…

    muhabbetle…

  4. Canım Talisman apla, kuzum Talisman apla,

    Tipik palyaço sendromu benimkisi işte, kendi içi ağlarken milleti güldürür. Ama ben sanırım beceriksiz bir palyaçoyum; sizi güldüremiyorum.

  5. Sevgili Kaçakkova dostum,

    Evet, burası Jazzetta’ya da, Soğuk Yemek’e de, Utopos’a da benzemiyor. Formatını farklı tuttum. Bir nevi ansiklopedik lugat işte! Son derece subjektif ve keyfi elbette. Keyfiliğin yanısıra keyifli de olsun istedim. Gerçi keyfi eşşekler yaparmış ama olsun, eşşek milletini severim ben, gözleri ne güzeldir.

    Geldiğiniz ne iyi oldu, valla billa yollarda kalmıştı iki gözüm.

  6. He valla, Hafif Abicim!
    Ettim bi halt, gittim birkaç güncük kaçamağa, döndüm geldim ki memleketi selalayazmış.
    Şimdik bir başağrısı musallat oldu ki, ah edenlerin ahı kalmış olsa gerek diyecem nerdeyse de, kim ah etsin bana?

    Şimdik sözüm Hicabi Beyefendiyedir:
    Siz üstadınız Metin Bey’den el almışsınız, onun usulü bir bilmece bulmaca, dil üstünde kaydırmaca yazmışsınız da, ben bu ağrılı kafayla onun şeysini, neydi o? hah! şifre! çözemeycem.
    Pardon yani…

  7. Evli Bey ne güzel yazmış, kalemine sağlık: “Hayat, benim için, komşum hanımefendinin yüzünden okuduğum şey; bir parça huzur. Temiz basılmış bir fa diyez gibi. Emek verilmiş.”

    Canım Talisman apla, kuzum Talisman apla, bi de bu işte. Bu. Bu. “Bi de” diiil, bu. Bu. Bu.

    Ve ne zor! Ne zor…

  8. Hafif Abi Beycigim, Hicabi Bey’i de, sizi de, diger arkadaslari da friendfeed’e de bekleriz, biz orada cok egleniyoruz, gelin hep beraber eglenelim. Mesela bkz.

    http://friendfeed.com/passiveapathetic/0af9072d/kaave-muhabbeti-yapicam-fatih-terim-ayda-100

    Ölsün leyla, yaşasın monica!

  9. Çavdar teyzecim,

    Yav kaç kerre diycem, dilimde tüy bitti; Hicabi Bey’i muhatap almayınıs. Yok öyle biri. O bir kurgu. O bir vehim. O bir lehim! Ayrıca da valla billa bu maddemizde bilmece filan mevzubahis diil. Apaçık bir alfabetik akrostiş epi topu.

  10. Hafif Abicim,
    Lütfen çıkınız aradan beni Hicabi Bey’le başbaşa bırakınız, rica ediciim, lütfen.

  11. Hem bakınız, Passive Sultana da Hicabi Bey’i davet etmiş işte. Hani, o bir vehimdi? Passive Hanfendiden daha mı iyi biliyorsunuz?
    Hıh!

  12. Passive II sultanım,

    FF’ler, Twitterlar, Yüzkitaplar filan delikanlıyı bozar! Beni affediniz, ne olur. Hem Hicabi Bey oralarda çok sakil durur, inanınız. Blog dünyasında çürümeye devam etsin o, müstahaktır. Ayrıca da çaktırmadan gelip dolanıyor oralarda zaten, haberiniz yokken.

    Leilalar ölmez, watan pölünmez!

  13. Çavdar teyzem,

    İlle de Metin Bey’in ruhunu çağıralım masaya derseniz, ben varım, pekü. Hadi bakalım Halep’e sahlep içmeye:

    İşbu manzumede kaç kişi gizlidir? Adları sanları nelerdir? İlk bilene bi hedaye var. Yalnız hemen diil, Metin Bey’in iyileşmesi lâzım önce.

    Hodri İkea!!! (Diycektim ama çok basit oldu bu bilmece yav. Çözemeyeni döverler.)

  14. Lale Müldür ve Kuzgun Acar.
    Başka?
    Yedik dayağı!

  15. Aaaa! Bilebileceğiniz şahsı bilemediniz, bilemeyebileceğinizi bildiniz!!!

  16. Hımmm!
    Onu da bildim galiba da… Diyiveremedim.

    Bi de “Don Quijote” sayılır mı?

  17. Bildiniz de niye deyivermediniz a kuzum teyzeciğim?

    Donkişot Bey de sayılır tabii ki, onun canı can diil mi? Sadece kağıt üzerinde mi yüreği?

  18. Yaa, pardon konuyla doğrudan alakalı değil de, ben şu yeni avatara bitiyorum. O ne sersem sepelek surattır öyle! Aynının tıpkısı bendeniz! 😛

  19. Sizinle ne alâkası var nur yüzlü, altın kalpli Çavdar teyzecim yav?!

    Bilmeceye dönelim lütfen!

  20. Laf karıştırmıştım araya. Tüh! Anlaşıldı demek!

  21. Kuzgun deniyor, Edgar Allan Poe da mi var acep?

  22. Başka? Başka? Heh heh!

  23. quasimodo da varmis. ekmekcikiz hanimcigimin cevabini gormemisim, edgar poe cevabisi yatti.

  24. N’ayır! Yatmadı.

  25. Başka? Başka? Var mı artıran?

  26. leyli meccani’den mulhem furuzan da var midir ki?

    tamtamlari calarken barbarligimizin diyor, burada da Conrad mi var acaba? Ya da Coetzee?

  27. binbir gece masallari, alaaddinin sihirli lambasi da var.

  28. Eh! Yuh bana! Passive Sultana bir atışta beş kuş vurdu, ben kem küm iki tane var yok…
    Iyyyk! Gulupp! Hatta… 😦

  29. İşin doğrusu Füruzan’ı düşünmemiştim, o yok. Conrad var mı, Coetzee var mı, pufff, zor soru. Evet, düşündüm de, var her ikisi de. Evet var.

    Başka? Başka? Nasıl görmezsiniz yav!

  30. oda – virginia woolf ile e. m. forster

    ada – sait faik ile robinson

    memleket – yaban yakup kadri ile nazim

    (bol kesenden atayim birinden biri tutar elbet 🙂 )

  31. Yakup Kadri emmim yoktir tohtor beg.

    Nazım usta ne düşünür bu hususta bilmem, ama düşünür herhal birşeyler.

    Virginia Woolf halacağızımın ruhu gizli burada bir yerinde manzumemizin. Kıyı bucak ararsanız göreceksiniz. Görürseniz korkmayın, çarpmaz!

    Uzlaşmanın yedek kulübesinde bir umudun varlığı bağlamında Forster? Eh, belki.

    Yazıklar olsun, cebinize kurbağalar dolsun! Hiç mi saklambaç oynamadınız çocukken yav?

  32. ühüü hep zor sizin bilmeceleriniz ama, hiç mi hiç bilemiyorum. oynamıyorum ben, beceremiyorum da, muhallebi bebesiydim küçükken zaten, beni oyuna alsalar bile oynayamazdım, hep vurulurdum, hep saklanırken eteğimin kenarı görülürdü. ben tercümeme döneyim madem.

  33. Siz bilemezseniz valla billa kimsecikler bilemez! Durmak yok, yola devam! Kıyı bucak saklananları buldunuz şıp diye de, tam ortada bütün varlığıyla durup duranı bulamadınız ya, ona şaştım kaldım ben.

  34. Ada=Aldous Huxley (?)

  35. (burnunu koluna sile sile oyuna geri döner, mızıkçı, bet bir sesle, hiç de umudu olmadan bir tahmin daha yürütür) “to the light house?”

  36. Taşlar, ağır mı ağır, Virgia Woolf’un cebinde mi?

  37. Hımmmm. Düşünmem lâzım!

    Yav çatlıycam vallaha. Bulun artıkın!

  38. çok yaşayın ekmekcikız hanımcığım! buldunuz bence!

  39. ipucu! ipucu!

  40. “Hımmm. Düşünmem lâzım!”ı Çavdar teyzemin Huxley cevabına cevaben yazmıştım.

  41. Eee?
    Yazdıklarımızın hiçbiri olmadı mı?
    Burda iki koldan çabalamaktayız, nefes nefese…
    Şimdi küseceğim haa!
    Bana ne, bana ne…
    Hıh!

  42. İpucu hiç ama hiç gerekmezdi ama Hafif Abi’nizin yufka yüreği dayanamaz:

    “İnsan ölümünü kendi kendine ölüyor.”

  43. Eh yani, Hafif Abicim!
    Bu postu yorum manyağı yaptık ya, hadi bakalım. 😉

  44. Olur mu öyle şey Çavdar teyzem! Bissürü şahsı buldunuz. İki üç kişi kaldı. Ha gayret.

  45. amaaaan! tezer özlü!

  46. Evet yaaaa!
    Okurken de aklımdan geçmişti ilk sefrinde oysa. Tüh!

  47. Hah, işte o! Bakın şurada dinelip duruyodu kendüsü:

    filler tepişmiş otlar bürümüş kedisiz bahçeyi, tezer ki kuzey
    galiba falezdi, uçurum, kitaplarından hatırlardı o bizi

    …Veeeeee: Son şahıs??? Hadi bakalım, son şahıs?

  48. Alaaddin ve Sihirli Lambası!

  49. I’ıh. Kim önce bulursa hedayeyi o gapıyo! Oğa göre.

  50. bilge karasu?

  51. Sanki gölgesi geçmiş gibi (kedi!)… Ama o bir önceki durakta inmişti.

  52. hüff… e yine ipucu o zaman, lütfen?

  53. Hımmmm… İpucuna fena alıştınız ey muhterem kari! Pekü. Ama bir muziplik yapıp, ucuna pek ulaşamayacağınız bir ip uzatacağım size: Jazzetta!

    Nhaahhahhaaa…

  54. Beethoven

  55. size dil çıkartmakla yetiniyorum efenim.. o ödülü ya ben ya ekmekçikız hanımcığım alacak, aradan biri gelip de doğru cevap verirse maraza çıkarırım, bu kadar emeğimiz var.

  56. Valla doğru söylüyonuz sultanım. Bu kadar emek boşa gitmemeli derim ben de.

    (Beethoven diiil Çavdar teyzem.)

  57. aa evet hakikaten, moonlight sonata mı?

  58. Öbürsü o zaman.
    Iıııı, neydi adı yahu?….
    Aahh, dilimin ucunda…

  59. Size taaa pazartesiye kadar müsaade! Buldunuz buldunuz… Değilse günah benden gider.

  60. Doğru cevap: Jazzetta yazarı Metin Bey.
    Bunu beğenmediyseniz, Chopin.

  61. ben havlu attım.

  62. Metin Bey duymaz sizi Çavdar teyzem, o şimdi kimbilir nerelerde… Chopin, Beethoven, bu muhterem zevat zaten Metin Bey’in naneruhuna kekik rayihası katan eşhastandırlar. Ama özgül doğru cevabı teşkil etmiyorlar burada.

    Havlu atmaksa şanınıza yakışmaz Passive II sultanım. Teessüf eder, sizi size davet eylerim.

  63. ekmekçikız hanımcığım, hafif abinin sesi kesildiğine göre buldunuz doğru cevabı. tebrik ederim. 🙂

  64. hep aynı anda atıyoruz galiba yorumları. siz de hep sözlerimi yediriyorsunuz bana ama efendim. :))

  65. Bir daha hiç ama hiç inanmayacağım bu “kolaycacık bulursunuz” sözlerine. Hiç de kolay filan değiller, hiç bir zaman da olmadılar. Tee, nane ruhu zamanından beri bu böyle.
    Bir de şu, bilemeyebilip ve fakat bulduğum, hangisiydi, hani ilk başta, deyiverin bi yol…

  66. Kuzgun Acar’dı. İsimsiz bir kahramandı o…

  67. İşte bu acayip!
    ben onu iyi bilirdim, hem de taa çocukluğumda İstanbul’a ilk geldiğimde Maltepe’deki atölyesinin önünden geçerken, heykellerini görüp merak edip adını öğrendiğimden beri.
    Kolaylıkla bilebileceğim birisi o! 🙂

  68. Pek çok kişi bilmez. Yanılmışım. Pardon. Utandım şimdi.

  69. son kez şansımı deniyor, beşinci duvar sebebiyle beckett diyorum.

  70. Hay Allah!
    Utanç vesilesi olsun diye söylemedim onu, tahmin etme şekliniz üzerinde fikir yürütmek içindi, o.

  71. “ışık pervanesiz yapamaz”
    Bu mısraya dayanarak: “Selim Işık” desek? Tutunamasak? Çok mu mabadımızdan attık?

  72. Bir de Hafif Abi Beyciğim, demişsiniz ya:
    “Evli Bey ne güzel yazmış, kalemine sağlık: “Hayat, benim için, komşum hanımefendinin yüzünden okuduğum şey; bir parça huzur. Temiz basılmış bir fa diyez gibi. Emek verilmiş.”

    Canım Talisman apla, kuzum Talisman apla, bi de bu işte. Bu. Bu. “Bi de” diiil, bu. Bu. Bu.

    Ve ne zor! Ne zor…”

    Kendisinin güzel yazdığı konusunda hemfikirim ama yıldızımız da barışmıyor, ne çare 🙂

  73. Yüzümüzü kızartmayın çok reca ederim Hafif Abi.

    Zamparalık erkekliğinden şanındandır diyorum, kızıyor bana Talisman. Öyle değil mi ama canım.

  74. O “den” fazladan nasıl gitmiş oraya.

  75. Sözlüğe bir madde daha eklemek isterim:

    Zampara: İlgili çıkıntısı zımparalanmak suretiyle terbiye edilmesi gereken kişi, şey..

  76. eğlenceyi kaçırmışım ben. bir de gözümü açıp baktım ki 75 cevap var! ekmekçikız’la p.a. meydanı şenlendirmiş. taliscim araya pek güzel kaynak yapmış. evli bey gelmiş de tatlı atışmalar başlamış. ooofff of! hoş, daha önce gelsem ne olacaktı, bilmeceyi çözemeyecektim nasıl olsa. lâkin lale müldür, donkişot, woolf, quasimodo filan olunca dayanamadım, uğradım. gözlerim biraz da cyrano’yu aradı ama gelmemiş. neyse, benim gibisine armut piş ağzıma düş denir. herkese selâm edip kaçayım.

  77. o öyle değil Talisman.

    …güzele bakar, takdir eder, sevap kazanır. rakı içer zeybekle çoşar.. keyif adamı, güzel insan.

    gerisini Hafif abim bilir.

  78. Seni böyle neşeli görmek ne güzel Metin bey..

  79. Hafif abi sözlüğe şu enfes üslübünle bir kedi maddesi ekleyiver de biz de okuyalım.

ekmekcikiz için bir cevap yazın Cevabı iptal et